Bu benim dünyam...

Hepimiz yazıyoruz aslında, bazılarımız başkalarını da etkileyebilir yazdıkları ile...
İşte ben etkilenmek ve etkilemek için yazmak istiyorum. Hayatı yazarak anlamak belki hatalarımın bir belgesi olsun istiyorum.
Paylaşmak ve benim okurken hissettiğim yalnız değilim duygusunu yaşatmak istiyorum..
Buyrun benim dünyama...

7 Nisan 2010 Çarşamba

Garip düşünceler silsilesi

İnsan sahip olmak isteyip de olamadıklarını özlemeye vakit harcamaktan sahip olduklarının değerini bilemiyor bazen. Hep daha fazlasını istiyor, kendinde ne yoksa onu istiyor. Çocukları düşünün en pahalı ve 5 dk. önce en çok istediği oyuncağı elinde zavallı zavallı dururken karşısında duran çocuğun elindeki oyuncağa nasıl da iştahla bakar. Tek sebebi onun olmamasıdır. Aynı oyuncağı hemen alıp verin, beklenen doyumu göremezsiniz. Çünkü artık sıradanlaşmıştır. Burada Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisi falan gibi ahkamlar kesmeyeceğim ama insan güdüsü olarak bir ihtiyacımız giderildiği anda piramitin bir üstüne gözümüzü dikiyoruz. Yapımız bu. Peki ilişkilerde elde edilen en varsa bir fazlasını istiyoruz. Anlaşabileceğim bir partnerken istek, elde edildiğinde evlenilecek bir adam, o da elde edildiğinde çocuk yapılası bir adam şekilde beklentiler arttıkça artıyor. Hani benim amacım anlaşabileceğim bir partnerdi. Eee o burada işte peki daha ne istiyorsun. Ama yok, ben de böyleyim yakınlarımdaki insanlarda..
Hiç unutmuyorum, birgün elimiz kolumuz alışveriş poşetleri dolu, bir sürü çok beğendiğimiz şeyi aldığımız güzel bir alışveriş gününün sonunda kuzenim, elinde bir iki poşetle çok lüks bir mağazadan çıkan kızı göstererek "ay ne güzel alışveriş yapmış, biz de oradan yapabilsek keşke" demişti. Bunu söylerken elindeki torbaları taşımakta güçlük çektiğini hatırlatan bana ise "hıhh aynı şey mi" deyip bir de hava atmıştı.
Sözün sonu hiç bir istek sonlu değildir ve kimse istediklerine tam olarak ulaşamaz. Çünkü her ulaşılan hedef yeni bir beklenti doğurur...

15 Şubat 2010 Pazartesi

Bugün Benim Doğumgünüm

Bugün yeni bir yaşıma daha giriyorum. Kaç yaşında olursam olayım doğum günümü nasıl heyecanlı ve mutlu karşılayabiliyorum kendime bile şaşırıyorum. Kendimi bildim bileli doğumgünümün gelmesini iple çekerim. Bir Şubat çocuğu olarak doğumgünlerim okul yıllarında hep yarı yıl tatiline denk gelirdi. Eğer İzmir gibi sıcak yerde yaşıyorsanız yarı yıl tatilinde kimsenin İzmir'de kalmadığını tahmin edersiniz. Bu sebeple sırf ben doğumgünümü kutlayabileyim diye muhtelif zamanlarda partiler hazırlardı annem. Kutlamaya bu kadar meraklı olduğumu hissetmiş olmalı. Yıllar ilerledikçe kutlama isteğimde hiç azalma olmadı. Üniversite yıllarına geldiğimde aklımdan çıkmayan bir doğumgünü kutlamam var. 1995 yılı belki de doğumgünü kutlaması istemediğim tek yıldır. 29 Ocak'ta babamı daha 49 yaşında iken kaybetmiş olmam ben de bırakın doğumgünü kutlama isteği gülümseme isteği bile bırakmamıştı. Finallerim başlamak üzereydi. En yakın iki arkadaşım durumumdan dolayı bana ders çalıştırmak için evlerine çağırmışlardı. Ders çalışmak en son isteyeceğim şeydi ama sınavlara girmek ve başarılı olmak zorunda idim. İki arkadaşım beni hiç sıkmadan bana ders çalıştırdılar. Bitirdiğimiz an arkadaşımın annesi elinde mumları yanmış bir pasta ile içeri girdi. Hayatımda hiç unutmadığım anlardan biriydi. Hüzünlü ama bir o kadar mutluluk verici...
Böylece o yıl bile kutlama yapmış oldum. Hala da kutlamaya devam ediyorum. Bana ait tek gün olduğunu hissediyorum. Herşeyin benim etrafımda dönmesinden, uzun süre görüşemediğim insanlardan telefon almaktan müthiş keyif alıyorum. Enerjik oluyorum, herkese doğumgünüm olduğunu söylemek istiyorum.
İşte bu yazının sebebi de bu Bugün Benim Doğumgünüm....

12 Şubat 2010 Cuma

Gökyüzü Neden Her Zaman Mavi

Gökyüzünün mavi görünmesinin tek sebebi kırılma hadisesidir.
Güneş ışınları atmosfere girdiğinde atmosferdeki gaz moleküllerine ve toz parçacıklarına çarparak saçılır. Gün ışığı değişik dalga boylu birçok ışından oluşur. En kısa dalga boylu mavi ışınlar atmosferin üst tabakalarındaki küçük parçacıklar tarafından hemen saçılırlar.
Ama benim açıklamam, bilimsel olan bu açıklamanın çok farklı bir yerinde duruyor. Havanın çok kötü, gri bulutlu ve yağmurlu olduğu bir gün uzun bir uçuş yapmak zorunda kaldım. Gündüz olmasına rağmen gece gibi karanlıktı. Uçağımız kalktıktan bir süre sonra oldukça yükseldi. Evet işte oradaydı tüm göz alıcı endamıyla güneş...O aslında bizi hiç terketmiyordu. Güneş sayesinde gözyüzü masmaviydi. O zaman anladım işte görüntü ne kadar siyah, karanlık ve karamsar olsa da arkasında hep bir güneş saklıdır. İşte bu yüzden gökyüzü her zaman mavidir.